KARABURUN

Yerel Ürünler

Karaburun’a sonbaharda giderseniz kahvaltıda ve her yemeğin yanında hurma zeytin de yiyebilirsiniz. Karaburun’a ve Foça’ya mahsus bir zeytin türüdür hurma zeytin. Dalında olgunlaşan zeytinler kıvırcık kıvırcık, küllü küllü bir hal alır ve dökülür. Her biri olgun bir meyvedir artık. Yerli halk hurma ismini verdiği zeytini yalnız kahvaltıda yemez; çerez gibi de tüketir. Karaburun hurmasının çekirdeği küçük, gövdesi etlidir. 

Karaburun’da sonbahar ve kış boyunca tarlalarda yeşillik, sofralarda zenginlik olarak görebileceğiniz sebze ise enginardır.

Karaburun enginarı doğal koşullarda yetişir ve çok lezzetlidir. Zeytinyağlısı, etlisi, dolması sofralarda karşınıza çıkabilir.

Karaburun’da önemli yemekler zeytinyağlılardır. Pirinçli, mantarlı açma börek başta olmak üzere ot böreği, el böreği, kımız böreği çeşitleriyle Karaburun börekleri de ünlüdür.

Karaburun dağları endemik bitkilerle doludur.

Deniz yakınlığı nedeniyle de orada beslenen hayvanlar tuzlarını tam aldıklarından eti lezzetlidir. Keçi peyniri, tulum peyniri, kelle peyniriyle yapılışı özel ve geleneksel bilgi gerektiren ‘’kopanisti’’ peyniri, buradaki ayrıcalıklı tatlardandır.

Bu dağların çiçeklerinden arıların derlediği bal ise nefistir.

Karaburun’un karadut reçeli de ünlüdür. Yaz başında giderseniz karadutu dalından koparabilir, şerbetini de içebilirsiniz. 

Zeytin bugün de yarımada için büyük önem taşıyor. Yaklaşık 2 bin 560 hektar arazide 471 bin zeytin ağacı bulunuyor. Ürün yılların da yaklaşık 3 bin 500 ton ürün alınıyor.

Ayrıca yarımada genelinde “Organik Tarım” bilinci yerleştirilmeye çalışılıyor.

Üzümcülük ise bugün 60 hektarı çekirdeksiz ve 10 hektarı çekirdekli olmak üzere sadece 70 hektar arazide sürdürülüyor.

Karaburun Yarımadası’nın en önemli tarımsal ürünleri kesme çiçekçilik, narenciye ve enginardır.

Nergis ve sümbül olarak 156.3 dekar araziden 22.000 çiçek elde edilmektedir.

Enginar üretimi ise yaklaşık 140 hektar arazide yapılıyor ve her yıl 6.450.000 enginar kesiliyor.

Narenciye üretiminde ise limon, mandalina ve portakal olarak yaklaşık yılda bin 600 ton ürün alınıyor. 

Nergis

Nergis çiçeğinin mitolojik kaynaklarda yer alan öyküsüne göre orman perisi Ekho, Narkissos’a karşılıksız bir aşkla tutulmuştur. Bu aşkın acısıyla eriyip giden Ekho’nun öcünü ise aşk tanrıçası Afrodit, Narkissos’u kendisine aşık ederek alır. Narkissos yakışıklılığı ve asil duruşu ile çevresindeki herkesi kendisine hayran bırakan bir gençtir. Hiçbir periye “yüz vermeyen”, ormanda kendi kendine dolaşmaktan hoşlanan bir kişiliği vardır. Bir gün yine ormanda dolaşırken bir pınarın suyunda kendi aksini görür ve donup kalır. Kendi yansımasına aşık olmuştur. Zaman geçtikçe bundan zevk alır. Hem de acı duymaya başlar. Sonunda bir gün o da Ekho gibi eriyip yok olur ve Narkissos’un yerine ‘’kendini beğenme felsefesi’’ nin (Narsizm) adını aldığı ‘’Nergis’’ çiçeğinin yeşerdiğine inanılır. 

Nergis çiçeği bölgenin en önemli tarımsal ve ekonomik kaynaklarından biri. Sulu nergis üretilirken Ağustos ayından itibaren nergis soğanı dikili tarlalar kuru otlardan temizlenir, yağmurla ya da salma su sistemi ile toprak sulanır. Turfanda nergis çiçeği üretimi için sulanan alanlar yeşillenmeye, otlanmaya başlar. Otlar yine temizlenir ve Ekim ayında nergisler yapraklanmaya, Kasım ayında ilk ürünlerini vermeye başlar. 

Üreticiler tarlalardan topladıkları nergisleri 50’şerli demetler halinde hazırlanarak satışa sunulacak hale getirirler.

Susuz nergis üretimi ise doğal koşullarda tarlaların kuru otlardan temizlenmesi ve gübrelenmesiyle gerçekleştirilir. Düşen yağmur miktarına bağlı olarak Aralık-Ocak aylarında susuz nergisler açmaya başlar. Şubat ayı sonuna kadar çiçeklerde nergis bulmak mümkündür.

Nergis çiçeği kokusu ve güzel görüntüsüyle Karaburun’un ve Türkiye’nin en önemli çiçeklerinden biridir.

Keçiler

Yarımadanın keçilerinin hem sütü hem de eti, diğer yöre keçilerinden daha lezzetlidir. Çünkü onlar ıssız tepelerde kekik, adaçayı, kenger, başparmak otu, turp otu, bağ sarımsağı, arapsaçı, karabaşotu ile beslenirler. Bu otların üstünde doğal tuz vardır. Çünkü rüzgarlar, denizden kaldırdıkları tuzlu zerrecikleri, bu otların üstüne serperler. Onun için Karaburun oğlaklarının eti damak çatlatacak kadar lezzetli olur.

Fotoğraflar